Anayasal Suçlardan Hüküm Giyen Hekimlerin Meslek İcrasına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
Anayasal Suçlardan Hüküm Giyen Hekimlerin Mesleği İcrası: Anayasa Mahkemesi Kararı
Anayasa Mahkemesi, 1219 sayılı Kanun’un 28. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.
Esas Sayısı : 2023/80 Karar Sayısı : 2024/142 Karar Tarihi : 23/7/2024
Anayasa Mahkemesi Kararının Geniş Özeti ve Hukuki Sebepleri
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan hüküm giyen bir kişinin çalışma izni talebinin reddine ilişkin bir davada, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 28. maddesinin Anayasa’nın 20. ve 49. maddelerine aykırı olduğu iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.
İtirazın konusu, 1219 sayılı Kanun’un 5728 sayılı Kanun’un 25. maddesiyle değiştirilen 28. maddesinde yer alan ve anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan hüküm giyenlerin hekimlik mesleğini icra edemeyeceğini belirten hükümdür. Bu hüküm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde belirtilen sürelerin geçmiş olsa bile uygulanmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, yaptığı incelemede öncelikle kuralın anlam ve kapsamını belirlemiştir. Mahkeme, 1219 sayılı Kanun’da hekimlik mesleğinin icrası için gerekli şartların düzenlendiğini ve itiraz konusu kuralda anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan mahkûm olanların 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile hekimlik mesleğini icra edemeyeceklerinin belirtildiğini tespit etmiştir. 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinde ise, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar nedeniyle hapis cezasına mahkûm olanlar için mahkûmiyetin kesinleşmesiyle başlayıp hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam eden bir hak yoksunluğu öngörüldüğünü, yani süresiz bir hak yoksunluğunun söz konusu olmadığını belirtmiştir.
İtirazın gerekçesi, itiraz konusu kuralla anayasal düzene karşı işlenen suçlardan mahkûm olan bir hekimin süresiz bir şekilde hekimlik mesleğini icra etmesinin engellendiği, bu durumun çalışma özgürlüğü ile özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu ileri sürülerek kuralın Anayasa’nın 20. ve 49. maddelerine aykırı olduğudur.
Anayasa Mahkemesi, kuralın Anayasa’ya aykırılık sorununu incelerken Anayasa’nın 13, 48 ve 49. maddelerini dikkate almıştır. 48. maddede çalışma özgürlüğü, 49. maddede ise çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, kuralın anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan mahkûm olanların hem özel sağlık kuruluşlarında hem de serbest olarak hekimlik mesleğini icra edemeyeceklerini öngörmek suretiyle Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınan çalışma hakkı ve özgürlüğüne sınırlama getirdiğini kabul etmiştir.
Ancak Mahkeme, temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, çalışma hakkı ve özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmadığını, kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiğini belirtmiştir.
Mahkeme, kuralda hangi suçlardan mahkûmiyetin hekimlik mesleğinin icrasına engel olduğunun açıkça belirtildiğini ve bu yönüyle kanunilik şartını taşıdığını kabul etmiştir. Ayrıca, sınırlamanın meşru bir amaca dayanması gerektiğini ve hekimlik mesleğinin sağlık hizmeti içindeki rolü ve önemi gözetildiğinde, mesleğin icrasına getirilen sınırlamanın amacının mesleğin onur ve itibarını korumak olduğu, bu amacın da anayasal yönden meşru olduğu sonucuna varmıştır.
Ölçülülük ilkesi bağlamında ise, Mahkeme, kuralda hekimlik mesleğinin icrasına engel olduğu belirtilen suçların niteliği gözetildiğinde, bunları işleyenlerin hekimlik mesleğinin icrasından yasaklanmasının kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında öngörebileceği bir tedbir olduğu ve kuralın gereklilik şartını sağladığı değerlendirmesini yapmıştır.
Orantılılık açısından ise, hekimlik mesleğini icra etmek isteyenlere aşırı bir külfet yüklenip yüklenmediğinin denetiminde, kuralla öngörülen sınırlamanın süresiz bir sınırlama olup olmadığı veya hekimlik mesleğini yeniden icra edebilmeyi sağlayan hukuki bir çarenin olup olmadığının önem taşıdığını belirtmiştir.
Bu noktada, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesinde düzenlenen yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumuna dikkat çekmiştir. Mahkeme, yasaklanmış hakların geri verilebilmesi için aranan şartların (mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması, kişinin infazın tamamlanmasından itibaren üç yıllık süre içerisinde yeni bir suç işlememesi ve hayatını iyi hâlli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaatin oluşması) kişiye aşırı bir külfet yüklemediği ve kuralın orantılılık şartını da sağladığı sonucuna varmıştır.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, 1219 sayılı Kanun’un 28. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar vermiştir.
Karşı oy kullanan üyeler ise, kuralın hekimlik mesleğiyle geçimini sağlayan kişilerin çalışma hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiğini, yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumunun bu sorunu çözmeye yeterli olmadığını ve Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarıyla çeliştiğini savunmuşlardır. Özellikle, süresiz hak yoksunluğunun Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddeleriyle bağdaştırılmasının zor olduğunu ve yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumunun uygulamada her zaman etkili bir çözüm sağlamadığını vurgulamışlardır.
Bu karar, anayasal düzene karşı suçlardan hüküm giyenlerin mesleklerini icra etme hakları ile toplumun sağlık hizmetlerine erişim hakkı arasındaki hassas dengeyi gözler önüne sermektedir.