Mal rejimi sözleşmesinde yer alan “ölüm halinde sağ kalan eşin ortaklık mallarına sahip olacağı” hükmü, miras sözleşmesi niteliğinde kabul edilebilir mi?
Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1077 Esas ve 2014/664 Karar sayılı içtihadı, eşler arasında yapılan noter onaylı mal ortaklığı sözleşmesindeki özel bir hükmün, yeni Medeni Kanun karşısında geçerliliğini değerlendirmesi açısından dikkat çekicidir.
Somut olayda, eşler 1971 yılında noter huzurunda düzenledikleri bir mal ortaklığı sözleşmesinde, evlilik devam ederken eşlerden birinin vefatı halinde ortak malların sağ kalan eşe kalacağına dair bir maddeye yer vermiştir. Ancak 2002 yılında yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile birlikte, eşler yeni bir mal rejimi seçmedikleri için yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi”ne geçmişlerdir.
Uyuşmazlık, eski sözleşmedeki bu özel maddenin yeni hukuk düzeninde geçerli olup olmayacağı üzerinedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu tür bir düzenlemenin artık mal rejimi sözleşmesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini, ancak içerik itibarıyla bir “ölüme bağlı tasarruf” yani miras sözleşmesi niteliği taşıdığını belirtmiştir. Zira bu madde, eşlerden birinin ölümünden sonra diğer eşe tüm malvarlığının geçmesini öngörmektedir ve iki taraflı noterlik sözleşmesiyle yapılmış olması itibarıyla geçerli bir miras sözleşmesi olarak kabul edilebilir.
Bu yaklaşım, miras bırakanın son iradesine saygı gösterilmesini amaçlayan hukuk ilkesi olan “favor testamenti” kuralı ile de uyumludur. Karar, benzer durumlarda sözleşmelerin yalnız başlığına değil, içerdiği hükümlerin niteliğine göre değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.
Hüküm Cümlesi:
“Eldeki olayda ‘eşlerden birisinin diğerinden önce vefatı halinde, ortaklığa ait mallar ile bilcümle maddi ve manevi haklarının tamamının, sağ kalan eşe ait olacağına’ yönelik sözleşmedeki kabulleri bir olumlu miras sözleşmesi olarak ayaktadır ve eşler açısından geçerli/bağlayıcıdır.”
Kararın Künyesi:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 14.05.2014 Tarih, 2013/1077 E., 2014/664 K.