BLOG Ceza yargılamasında mahkemeler, sanığın fiilinin niteliğini değerlendirirken sadece olayın oluş biçimini değil, meydana gelen zararın ağırlığını da dikkate alır. Yargıtay’ın bu içtihadı, kasten öldürmeye teşebbüs suçunda ceza tayinindeki ölçütlerin ne şekilde değerlendirileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Somut olayda sanık, mağduru kesici delici aletle hayati tehlike oluşturacak biçimde ve yüzde sabit iz bırakacak şekilde yaralamıştır. Bartın Ağır […] →
BLOG Belediyelerde görev yapan ancak fiilen zabıtalık görevi üstlenmeyen personele “maktu fazla çalışma ücreti” ödenmesi Sayıştay tarafından kamu zararı olarak değerlendirildi. Sayıştay 7. Dairesi’nin 2021 yılına ilişkin 551 sayılı ve 15.12.2022 tarihli kararı, fazla mesai ödemelerinde mevzuata sıkı sıkıya uyulması gerektiğini ortaya koyuyor. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 51. maddesi ve 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun […] →
BLOG Tüzel kişilikler, yalnızca maddi değil manevi zararlara da uğrayabilir. Özellikle kamu idaresinin hukuka aykırı işlemleriyle ticari itibar sarsıldığında, tüzel kişiler de manevi tazminat talebinde bulunabilir. Danıştay 4. Dairesi’nin 2023/8950 E., 2024/6664 K. sayılı kararı, bu konuda emsal niteliğinde bir içtihat oluşturmuştur. Edirne’de bir akaryakıt istasyonunun belediye kararıyla mühürlenerek faaliyetine ara verilmesi üzerine, işletme sahibi şirket […] →
BLOG İşten çıkarılan bir çalışanın işe iade davasını kazanmasının ardından tekrar işe başlatılması, işverenin tüm yükümlülüklerinden kurtulduğu anlamına gelmez. Özellikle bu süreçte işverenin iyi niyetli davranıp davranmadığı kritik önemdedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/18777 Karar sayılı kararında bu durum ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Somut olayda, işten çıkarılan bir makine mühendisi işe iade davasını kazanmış, işvereni tarafından […] →
BLOG İcra yoluyla yapılan taşınmaz satışlarında ihalenin feshi kararları, daha sonra taşınmazı devralan kişilerin mülkiyet haklarını doğrudan etkileyebilir. Bu durum, Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinde düzenlenen tapu siciline güven ilkesinin sınırlarını gündeme getirir. Somut olayda, davacının maliki olduğu taşınmaz cebri icra yoluyla satılmış, alıcı tarafından kısa süre içinde üçüncü kişiye devredilmiştir. Ancak davacı, ihalenin feshine ilişkin […] →
BLOG Resmi senetle yapılan taşınmaz satışlarında satış bedelinin ödenip ödenmediği sıkça uyuşmazlığa konu olabilmektedir. Bu içtihatta da benzer bir durum ele alınmış; kayınvalide tarafından gelinine satıldığı iddia edilen taşınmaz için, bedelin ödenmediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Dava süreci boyunca davacı, taşınmazı satış akdiyle devrettiğini fakat satış bedelinin kendisine ödenmediğini savunmuş, bu nedenle tapunun […] →
BLOG Tapu iptali ve tescil ile tazminat talepli davalarda, özellikle taşınmazın satışında vekilin görevini kötüye kullanıp kullanmadığı yönündeki değerlendirmeler büyük önem taşımaktadır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2023/3910 E., 2024/5010 K. sayılı kararında bu tür bir uyuşmazlık ele alınmış, vekilin satış işlemi sonrası ibra belgesi sunması, bu belgenin gerçekliği ve geçerliliği ile taraflar arasındaki alacak ilişkisinin sona […] →
BLOG Sahtecilik nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davalarında, taşınmazı devralan kişilerin iyi niyetli olup olmadıkları ve mülkiyet hakkını kazanıp kazanamayacakları sıkça gündeme gelmektedir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2024/2298 Esas ve 2025/2647 Karar sayılı ilamı, bu konuda önemli bir içtihat oluşturmaktadır. Dava konusu olayda, Adana 11. Noterliği tarafından düzenlenen ve sahte olduğu iddia edilen vekaletname ile, […] →
BLOG Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 06 Mayıs 2025 tarihli ve 2024/16039 E., 2025/8185 K. sayılı kararında, hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerde yapılan iki ayrı hukuka aykırılık, Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine “kanun yararına bozma” kapsamında incelenmiştir. Bunlar: denetimli serbestlik süresinin mahkemece belirlenmesi ve hapis cezasında yapılan hesap hatasıdır. İlk olarak, mükerrirlere […] →
BLOG Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2013/3690 E. ve 2013/17646 K. sayılı kararı, işçilik alacaklarına ilişkin davaların hangi koşullarda açılabileceğini netleştirmesi açısından önemli bir içtihat niteliği taşımaktadır. Davacı işçi, iş sözleşmesinin haksız olarak sona erdirildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve diğer işçilik alacaklarını talep etmiştir. Ancak aynı zamanda, işten çıkarma işleminin geçersizliğini ileri sürdüğü bir […] →